Let Down by Radiohead on Grooveshark

21 Şubat 2010 Pazar

ressamın biri, ilk resmini yaptığı zamandan yıllar sonra, resimlerinin hepsini bir bir gözden geçirmeye karar verdi. uzun saatler harcadı resimlerini incelemek için, ne var ki, bu uzun sürenin nedeni çok fazla resim yapmış olması değil, sadece yaptığı resimleri gerçekten anlamak için çok fazla vakte ihtiyacının olmasıydı.


resimlerini incelerken hiç birinin güzel olmadığı yargısına vardı. bu sonuca yaptığı tüm resimlere sadece kendinin sahip olmasından yola çıkarak vardığını düşündü önce. satılmamışlardı, satılanlar da bir süre sonra geri gelmişti. resimleri başkaları tarafından beğenilmiyordu açıkça. ne var ki, böyle düşünmenin doğru olmadığını farketti sonra. resim yapmasının nedeni, başkalarının resimleri beğenecek olması değildi. resim yapmasının nedeni kendi duygularını ifade etmekti sadece. bunca yıldır resimlerini tek bir kişi bile beğenmemişken resim yapmayı sürdürmesinin nedeni buydu zaten. önemli olan onun resimlerde neyi nasıl ifade ettiğiydi. bu düşünceye sıkıca sarıldı önce. ama ruhunda kara bir delik gibi olan o acı gerçek hala yok olmamıştı: resimleri kötüydü. bu sonuca varmak için başkalarının resimlerini beğenip beğenmediğini düşünmesine ihtiyacı yoktu. gerçek anlatılması ya da üstünde düşünülmesi bile aptallık olacak kadar açıktı aslında: resimlerini kendi beğenmiyordu.


bazı resimler fazla abartılıydı. hissettikleri resimlerindeki kadar çok renk taşımıyodu. kırmızının en cart tonu değildi hissettikleri ya da o kadar parlak değildi o yıldızlar. ne o ağaç o kadar haşmetliydi ne de gölgesi o kadar koyu. ne resmettiği kadar mutlu da olmamıştı kederli de. o yangın öyle büyük değildi aslında, sonuç olarak o çizdiği enkaz da büyük değildi o kadar.


bazıları üstünde çok düşünüldüğü için yapmacıktı. mükemmelleştirmişti çizdiği her şeyi. tüm güzellikler kusursuzdu, mutluluklar da öyle. kederler ölümcüldü kusursuzca. her şey yerli yerindeydi, düzesizliği bile öyle resmetmetmişti ki kendine ait bir düzeni vardı. planlanmış bir mutluluk ne kadar gerçekçi olabilirdi oysa ya da bu kadar iyi kurgulanmış bir aşk? bu kadar iyi düşünülmüş bir keder yaşamamıştı hiç. yapmacıklık vardı bu resimlerde. sanki hissettiklerini ifade etmek için değil de başkalarına yalan söylemek için yapılmışlar gibi.


bazıları sırf resim yapmak için yapılmıştı. hissettiklerini resmettiğini söylerdi oysa hep. ama bazı resimler sadece o an resim yapıyor olmak için yapılmıştı. hissettikleri yoktu onlarda ne de hissedecekleri. abartılmış değillerdi, yapmacık değillerdi çünkü gerçek bile değillerdi zaten. hissedilenlerin bir ifadesi olarak değil kendine yalan söylemek için yapılmışlardı.


bazılarının da konusu çok saçmaydı. duyguları resmetmemişlerdi. içgüdülerin resimleriydiler sadece. hep çok derin duyguları olan bir insan olarak övünen biri için utanç verici resimlerdi bunlar. kendine ihanet etmişti bu resimlerde.


çok sinirlendi ressam, yıllarını vermişti bu resimlere ve gözüne bir hiç gibi geliyorlardı şimdi. düşündükçe hiç uğruna harcanan o uzun yıllar gözünde daha da büyüdü ressamın. resim yapmamalıyım artık diye düşündü. eğer yaptığı resimler gerçekten bu kadar kötüyse, resim yapmasının ne anlamı vardı gerçekten?


günler sonra içmediği bir gün, en sonunda, "hayır" dedi ressam "o resimleri ben yapmadım. o resimleri bir ressam yaptı ama ben bir ressam değilim.".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder