Let Down by Radiohead on Grooveshark

2 Şubat 2011 Çarşamba

gece saat 4.04te sorulmayan sorulara cevaplar veren aptal bir adamın aklına gelenler

evimin aydınlığı aydınlık karanlığı karanlık olmayan salonunda, eski ve kirli kırmızı divanın hep aynı köşesinde, gözlerim uykudan kan çanağına dönene kadar bilgisayar karşısında hiçbir şey yapmadan saatlerce oturmamın bir sebebi var. sebepsiz değil.
bilgisayar başında oyalanayım ki aklım uyuşsun, düşünmeye fırsat bulamayayım hiçbir şeyi. çünkü düşündükçe kendime bakmak zorunda kalıyorum ve ben nasıl böyle oldum sorusunu soruyorum ister istemez.
“ben eskiden böyle değildim” sonucu hemen çıkıyor zaten, bunun için fazla düşünmeye gerek bile yok. “nasıl böyle biri oldum peki ben?” sorusu ise kaçınılmaz bir biçimde onu izliyor hemen.
hayatımın her ayrıntısını kontrol etmeye çalışmaktan kafayı sıyırsam da aslında başıma gelen hiçbir şeyi kontrol edememiş olmam, apayrı bir başarısızlık öyküsüdür.
ben bir insanım, sözümona evrimin son halkası, adaptasyon yeteneği en güçlü canlı türü, homo sapiens.
türümün gerektirdiği gibi uyum sağladım, şartları ben seçmedim, seçemeyi beceremedim. olaylar istediğim gibi gelişmedi, ben de istemediğim bu durumlara istemediğim bir insana dönüşerek yanıt verdim.
ben iyiydim de çevrem kötüydü demek istemiyorum, hayır. ama çok fazla ayrıntı var hayatta ve sanki tanrısal bir gücüm varmış gibi her şeyi kontrol edebildiğimi düşünsem de, bir boku değiştirebildiğim yok.
o yüzdendir ki, aşırı tepkiler veren bir insanım ben. her değişiklik, kendi şokunu da beraberinde getiriyor çünkü.
o yüzdendir ki, ben hayatımın her beş yıllık periyodunda bir önceki beş yıldan nefret eden bir insanım. yeni halime alıştığımda eski halim nefret edilesi oluyor çünkü.
kötü bir insan değilim ben, ya da öyleyim. bilmiyorum, kimse bilemez.
bak gördün mü düşünmek nereye getirdi bizi, kötünün ne olduğuna karar veremeyen aptal bir filozof gibi oldum 5 dakikada.
“insanların büyük çoğunluğu yüzmesini öğrenmeden yüzmek istemez. yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için dünyaya gelmişler; suda değil. ve düşünmek istememeleri de doğal, çünkü yaşamak için yaratılmışlar; düşünmek için değil! evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa bundan ileri bir noktaya ulaşabilir. ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir. böyle biri bir gün gelip suda boğulur.”
boğulmak istemiyorum. 
uykum var.
umursamıyorum.